Tartışmalı fetvalarıyla gündeme gelen Hayrettin Karaman, “Zarûret bir kimseyi, halkın malını gasp etmeye mecbur bıraksa onun için bu caiz olur” iddiasında bulundu.
Görüşünü desteklemek için Şâfiî fakih İzzüddin b. Abdisselâm’ın elKavâ’id isimli eserinin “Ivazlı akitlerle ilgili kaidelerin istisnaları” bahsine atıf yapan Karaman, şu ifadeleri kullandı:
Bazı durumlar için “İhtiyaçlarını karşılayacak malı gasp etmesi (caiz olmanın ötesinde) gerekli hale gelir. Bir kişiyi hayatta bırakmak için bu gerekli olursa, binlerce hayatı kurtarmak için gerekli olmaz mı?” ifadelerini kullanan Karaman’ın, “İçinde Allah’ın makbul kullarının da bulunması muhtemel olan toplumu ayakta tutmak, bir kişinin zarûretini gidermekten daha önemlidir ve ona tercih edilir. Din, ilân ettikten sonra sahibi bulunamayan kayıp eşyayı, bulanın yemesini caiz görmüş, bunun için zarûreti şart koşmamıştır.” sözleri dikkati çekti.
Karaman’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:
“İstifade edilen haram malın başkalarına ait olduğu bilinse, fakat sahipleri henüz bilinemez olsa ileride de bilinmesi mümkün değilse mal zaten ammeye intikal eder bu maldan istifade etmek caizdir; çünkü amme menfaati, özel zarûret gibidir. Zarûret bir kimseyi, halkın malını gasp etmeye mecbur bıraksa onun için bu caiz olur;
hatta açlık, soğuk, sıcak gibi bir sebeple öleceğinden korksa, bu ihtiyaçlarını karşılayacak malı gasp etmesi (caiz olmanın ötesinde) gerekli hale gelir.
Bir kişiyi hayatta bırakmak için bu gerekli olursa, binlerce hayatı kurtarmak için gerekli olmaz mı? İçinde Allah’ın makbul kullarının da bulunması muhtemel olan toplumu ayakta tutmak, bir kişinin zarûretini gidermekten daha önemlidir ve ona tercih edilir.
Din, ilân ettikten sonra sahibi bulunamayan kayıp eşyayı, bulanın yemesini caiz görmüş, bunun için zarûreti şart koşmamıştır.
İslâm dininin, “menfâatin elde edilmesi, zararın ve kötülüğün ortadan kaldırılması” maksadına yönelik hükümlerini inceleyen kimsede hakkında özel bir nas, icmâ ve kıyas bulunmasa dahi mezkûr maslahatların ihmal edilmemesi, sözü edilen mefsedetlere de yaklaşılmaması gerektiği konusunda bir inanç ve bilgi hâsıl olur.”