“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” atasözünü bilirsiniz.
Türk Dil Kurumu’na göre “bir kişi suçunu, zarar verdiği kişiye yüklediğinde” söylenir.
Eğer bu atasözü ile somut bir olay kastedilmiş olsaydı herhalde Metin Özkan’ın Ufuk Enginler’e açtığı iftira davasından başkası olamazdı.
Özkan, üç yıl öncesine kadar tartışma programlarında muhalefetin en nefret ettiği simaydı.
Televizyonlardaki ‘yandaş’ konuk koltuklarının kombinesi Özkan’daydı. Bir akşam CNN Türk’te ise ertesi gün Habertürk’teydi.
Özkan yine tartışma programından çıktığı bir akşam, 23 Aralık
2023’te, İstanbul’da bir yemeğe katıldı.
Aynı masada bulunan Ufuk Enginler, ertesi gün çantasını yoklayınca 700 dolarının kaybolduğunu fark etti. Bir gece önce gittiği restoranın görüntüleri istedi. Görüntüleri incelendiğinde Özkan’ın elini çantasının içine soktuğunu ve avucundaki cismi cebine attığını gördü.
Görüntüler olaydan iki ay sonra Sedat Peker aracılığıyla basına ulaştırıldı.
Özkan, ekranlardan çekildi.
İfadesinde, “Masadaki puro kutumu aldım” dedi.
Hırsızlıktan soruşturma başlatıldı.
Yapılan incelemede, mekanın kamera kayıtlarının silindiği anlaşıldı. Eldeki kaydın, bilgisayar ekranından cep telefonuyla çekildiği belirlendi.
Bilirkişi incelemesinde şöyle deniyor:
“Erkek şahsın elini cisimlere uzattığı, 15 saniye boyunca elinin cisimlerin arasında olduğu, kaydın 38. saniyesinde elini çıkardığı, görüntünün net olmaması sebebiyle elinde ne olduğu anlaşılamayan bir cismin olduğu, cismi paltosunun sağ dış cebine koyduğu…”
İddiaya göre savcı bu rapor üzerine iddianame hazırladı. Ancak başsavcı vekili iddianameyi geri göndererek, savcıdan takipsizlik kararı vermesini istedi.
Savcı reddetti.
Dosya el değiştirdi.
Nihayet 13 Haziran 2022’de kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.
Kararda Özkan’ın elinde ne olduğunun tespit edilemediği ifade edildi. Hırsızlıktan yargılanmaktan kurtulan Özkan, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali iftiradan şikayetçi oldu.
Savcılık, iftiradan söz edebilmek için Özkan’ın hakkında ‘suçu işlemediği sabit olduğu’ için takipsizlik verilmesi gerektiğine dikkat çekti. Kararın delil yetersizliğinden verildiğini, iddiaların doğru olup olmadığı kanıtlanamadığından iftira olup olmadığının da kanıtlanamayacağını kaydetti. Yani, iftira suçunun oluşmadığını vurguladı ve Enginler hakkında takipsizlik kararı verdi.
Özkan, itiraz etti.
İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, itirazı kabul etti.
Kararda makul bir şüpheye dayanmayan şikayetin iftira olduğu savunuldu.
Yine savcı değiştirildi.
Enginler’e İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nde iftira suçundan dava açıldı.
Enginler, savunmasında şunları söyledi:
“Benim eylemim iftira değildir. Olayı kamera görüntülerinden gördüm. Görüntülerde çantama elini uzattığı, bir şeyler alıp cebine götürdüğü görünmektedir. Özkan’ı tanımam. Olay akşamı ortak tanıdığımız aracılığıyla aynı masada oturduk. Bu kişi mekan sahibidir ve görüntüleri bana bilgisayardan gösterdi. O dönem şikayetçi olmamıştım. Ancak görüntüler sızdırılmış. Şikayetçi olmama sebebim, Özkan’ın gazeteci olup MHP’ye danışmanlık yapmasıdır. Ne kendisinin ne de partisinin bu şekilde anılmasını istememiştim.”
Son duruşma 3 Temmuz 2024’te görüldü.
Mahkeme beraate hükmetti.
Gerekçeli kararda, Özkan’ın çantadan bir şeyler aldığının sabit olduğu ancak aldığı cismin para olup olmadığının tespit edilememesi nedeniyle delil yetersizliğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği kaydediliyor. Dolayısıyla bu eylemin iftira olarak değerlendirilemeyeceği ve anayasal şikayet hakkı kapsamına kaldığı vurgulanıyor.
Özkan, beraat kararına itiraz etti.
Dosya şimdi Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşınıyor.
Özkan, bir vakitler sahip olduğu siyasi ilişkileri kullanarak, bu kararı belki bozdurabilir.
Enginler’i mahkum da ettirebilir.
Ancak hiçbir mahkeme kararı kamu vicdanında kesinleşmiş bir hükmü değiştiremez.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırabilir.
Ama bütün mahalleyi susturamaz.