"Maç günü bizim yetkililerle, Suudi yetkililer arasında yazışmalar oldu. Esas o yazışmaların ortaya çıktığı zaman işin aslı belli olacaktır. Biz de işin dibine inmeye çalışıyoruz. Büyük bir fiyasko. 'Kulüpler son dakika sözleşme dışı şartları dayatmaya çalıştı, o yüzden oynanmadı' diyorlar ya. Bence TFF'nin sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmak için kurguladığı senaryo bu."
"Futbolda teammüler var. Bu tamamen TFF liderliğinde olan bir organizasyon. Aynı lig, kupa maçları gibi. Maç haftası salı, çarşamba günü, varsa bir pankart, tişört yazarsınız cevap verilir. Bir sürü sosyal sorumluluk mesajları vs. Hatta maç günü bile oldu. En son derbi maçına şehitlerle ilgili pankartla çıkmak istedik anında onay aldık. Çarşamba günü maçtan önce yazı yazdık. Dedik ki, ısınmaya bu tişörtle ve bu pankartla çıkacağız. Cevap alamadık eskisi gibi. Ertesi gün uçağa binerken bir daha sorduk. Hafta sonu maçı için hafta içi yazarsınız."
"TFF her fırsatta Cumhuriyet'in 100. kuruluş yılını kutlayacağız, bütün dünyaya göstereceğiz demedi mi? Bizim çıkacağımız ısınma tişörtü. Bizim formamız, Galatasaray'ın forması onaylandı. Isınmaya da bu tişörtle çıkmak istedik, bir de pankartımızı söyledik. Biz klasik çubuklu formayla çıkacaktık. Pankartın hiç üstünde durmadık. Niye? TFF'nin kendi pankartları vardı. Biz o pankartı, çıkabilirsek çıkalım diye, savaşa dikkat çekmek için."
"Bizim için çok normal bir şeydi. Sonuçta barıştan bahsediyoruz. Ata'mızın çok önemli bir söylemi ve etkileyici bir söylemi olduğu için hiçbir taraf da tutmuyor. Ama bu pankart üzerinde ısrar dahi etmedik. TFF bize iki tane yazı yazdı, şu pankartla ve bu pankartla çıkacaksınız diye. 14 Aralık'ta bize bir yazı geldi. Bu maça çıkacağımız pankart "Şanlı Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu olsun" yazılıydı. Sonra bir yazı daha geldi, o da şehitlerimizle alakalı."
"Çocuklarımız sahaya önde 100. yıl logomuz, arkada Ata'mızın 'Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim' yazısı olacak. Üçüncü resmi yazıyla bildirilen konu da şehitlerle ilgili pankart, 28 Aralık'ta geldi. Bize diyorlar ya, 'son dakika, protokol var, sözleşme dışında hareket edemezsin'. E demek ki son dakika şehitlerle ilgili pankart kabul edilmiş."
"Bize çıkacağı iletildi. Ne zannedersiniz? Federasyon karşı tarafla görüştü, bu konularda mutabıklar, ve çıkacaklar. Bizim ısınmada çıkacağımız tişörtte Ata'mızın resminin olmasının herhangi bir sıkıntı yaratacağını düşünmememiz de doğal ve normal. Keşke izin verilmedi dense. Cevap gelmedi, ertesi gün takip ettik, oraya gidince takip ettik. Dışişleri'nden cevap bekliyoruz dediler. Orasını çözemedik."
Benim katıldığım hiçbir toplantıda veya gördüğüm hiçbir yazışmada veya arkadaşlarımın katıldığı toplantılarda hiçbir şekilde Cumhurbaşkanı'nın adı geçmedi.
"Sözleşmede ne olduğunu bilmediğimiz için yorum yapamıyorum. Bizim son dakika bir dayatmamız falan söz konusu değil. Organizasyonu siz yapıyorsunuz, yazışmalar haftalar önce başlıyor. İki hafta önce heyet gidiyor. Sizde de Cumhuriyet pankartı var, Atatürk görselleri var, 100. yıl logosu var. Parla Marşı söylenecek diye anlatıldı bize. Her şey normal seyrinde devam ediyor diye biliyoruz. Bize bir kere deseler, 'şu, şu, şu Suudi tarafında kabul edilmiyor'. Biz ona göre organize oluruz. Hakikaten kabul etmeyeceğimiz şeylerse, ki öyle gözüküyor, o zaman maçı orada oynamayız. Ama biz bunu maça saatler kala öğrendik."
"Parla Marşı, Norm Ender ilk defa böyle bir marş yapıyor. Federasyon programa bunu da ekledi. Sonra Allah'ın işi, bir televizyon kanalına Norm Ender röportaj veriyor, Parla Marşı'nı söyleyeceğim diye. O da programdan çıkıyor. Kendisi de sonradan öğreniyor. Biz de bunu onun attığı tweet'ten öğreniyoruz."
"Biz Suudi Arabistan'a indik. Her şey yolunda, otellere geçtik. Benim ve Selahattin Bey'in Suudi iş insanlarıyla yemeğimiz vardı. Ekstra bilet peşindeyiz. Kime hangi loca verilecek. Takım idmanını yaptı. Saat 21.30'da o gece hazırlık toplantısı yapıldı. Biz ilk orada öğrendik."
"Orada ilk defa bizim pankartımızın ve ısınma tişörtlerimizin kabul edilmeyeceği ifade ediliyor Suudi yetkililer tarafından. İstiklal Marşı var ama 'sizinki çalacaksa bizimki de çalsın' diyorlar. İlk 30 saniyesini çalmak üzere anlaşıyorlar. Fakat oradaki TFF yetkilisi, üst düzeyde karar verilecek diyor. Ertesi gün oluyor biz hala bilet toplantısı yapıyoruz. Maça hazırlanıyoruz."
"Bizim için pankart olmazsa olmaz değil, o işin ekstrası. Orada da ısrarımız yok. Ben ve yöneticilerim, Suudi Arabistan'ın eski federasyon başkanının evine yemeğe gittik. Biz oradayken bir telefon geldi. Sayın Büyükekşi'den, 'hemen 16.00 gibi federasyonun kaldığı otele gelir misiniz?' diye. Sayın Özbek bizden 40 dakika önce gidiyor, toplantıya oturuyoruz."
"Masada Spor Bakanı, Dursun Özbek var. İki de bakanımın danışmanı var. İlerleyen saatlerde Sayın Kasapoğlu da dahil oldu. Spor bakanımız orta yolu bulmaya çalışıyor. Ben oturuyorum, sessizlik var. Sayın Başkan diyor ki, 'Bizde her şey yolunda. Programı anlattı. E niye bizi çağırdınız o zaman dedim. Diyorlar ki, sizin pankart ve tişört. Bizim pankartla derdimiz yok. Ama tişört olmazsa olmaz."
"Israr etme sebebimiz, 100. yıl formamızı 1 kere kullandık. Sponsorlarımızla yaptığımız anlaşma çerçevesinde hiçbir logo yoktu. Bir Süper Kupa maçında 100. yıl formasını giyemeyeceğimiz için, ısınmaya Livakovic'in Atatürk'lü formasıyla çıkmak istedik. Bize anlatılan etkinlikler, görseller içinde bununla sahaya çıkmanın sıkıntı olacağı aklımızın ucundan geçmiyor."
"Anladığım kadarıyla Galatasaray Spor Kulübü de bir pankart bastırmış. 'Ne Mutlu Türküm Diyene' diye ve ısınma tişörtlerine de Atatürk posteri bastırmış o gün. Meğersem bir sürü konuda Suudi yetkililer talepleri reddetmiş. Federasyondan bahsediyorum. Bu maç günü falan da olmadı. Maça gelen günler içinde oldu. Biz yola çıkmadan bile sıkıntılar vardı. Bunları söylemiyorlar."
"Bildiğim 4 tane şey var. 'Şanlı Cumhutiyetimizin 100. yılı' pankartı, marş, çocuklarımızın giyeceği tişörtler, LED'lerde olacak Atatürk görsellerinin son dakikada programdan kaldırıldığını biliyoruz. Siz kabul edebilirsiniz ama biz kabul etmeyiz dedik."
"İşi biraz deştikçe, bu süreçte en az sıkıntılı taraf Suudiler. Bizim anladığımız kadarıyla, programla ilgili sıkıntılar maçtan günler önce ortaya çıkmış. Çok töleranslı davrandıklarını söyleyemem. Biz bunu maç günü mü öğreneceğiz? Buradaki sorumluluk TFF'de."
Siz bize Türkiye'nin şanlı 100. yılı, şu etkinliği yapacağız, Atatürk, marş, pankart. Siz bunlardan geri adım atmışsınız haberimiz yok. Maça 3 saat kala haberimiz oluyor. Bize 'arkadaşlar şu sebeple olmuyoruz' desenize.
"Dursun Bey de biz de, hayatın olağan akışına aykırı olarak aynı noktadaydık. İki kulüp arasındaki rekabet bazen istemediğimiz seviyelere çıkabiliyor. İkimiz de, benzer sıkıntılarda birebir aynı noktadaydık. Onun için çıldırıyoruz. Hadi biz oynasaydık, TFF kabul ederdi. Niye her şeyi Fenerbahçe'ye, Ali Koç'a bağlanıyor. Hemen oynamayız demedik, bir şekilde maçı oynatmamız lazım dedik. Gidelim, sahaya çıksınlar, sıkıntı olursa oynamayız. Ama deneyelim dedik."
"Bu sefer, stattaki federasyon yetkililerinden garip garip mesajlar gelmeye başladı. Soyunma odalarına polis girdi. Pankartı aldı. Maçtan sonra vereceğiz dediler. Anladığımız kadarıyla Galatasaray'ın da pankartını almışlar. İş gerilmeye başlayınca, iki kulüp de oteli arayıp takımlara bekleyin dedi."
"Aradaki sıkıntının giderilmesi için samimi bir çaba sarf etti bakanımız. Fakat istenilen noktaya gelinemedi. Bu arada Türkiye'de yer yerinden oynuyor. İş bambaşka yerlere çekiliyor. Biz 17.30'dan sonraki süreçte Türkiye'den bilgi alamadım. Ama Kulüpler Birliği WhatsApp grubunda destek veren mesajlar, yek vücut oldu 18 kulüp. Biz daha çok stattan gelen haberlere odaklandık."
Bir haber daha geldi stattan. Buraya gelindiği takdirde sahaya çıkarken futbolcuların üstlerini arayacağız. Federasyonun statta bulunan yetkilisinden geldi.
"Süper Kupa maçını tabii ki oynayacağız. TFF nerede karar verirse orada. Ocak ayında deniyor ama ihtimal yok. Biz nerede oynanacağına dair bir yer oynamadık. Samsun veya Ankara deniyor. Biz nerede denirse orada oynayacağız. Ocak ayı denirse hayır deriz, 7 tane maç var ocakta. Takvime baktık, çok sıkıntılı. Seçimlerin olduğu hafta maç yok, belki onun cuması. Bu TFF'nin yapacağı bir iş tabii ki."
"Kırmızı çizgilerimiz var. Cumhuriyetimizin 100. yılında Atatürk'süz bir Süper Kupa finalini kabul edemeyeceğimizi anlattık. Federasyon daha önce protokol yapmış ya, onun Atatürk ve Cumhuriyet ile ilgili görsellerini, şovlarını, ışıktı, alevdi, bayraktı, tişörttü... Onlara da saygı duyardık. Hepsini geri çekmişler. Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili hiçbir şey olmayacaktı."
"TFF süreci daha profesyonelce, daha şeffaf bir iletişimle yönetseydi bu noktaya gelinmezdi. Biz iş yaparken hep en kötü senaryoyu da düşünerek yatırımlarımızı yaparız. Bunlar hiçbir senaryo yapmamışlar. Siyasete alet olması, önce muhalefet tarafının, sonra benim üzerimden iktidara yakın medya tarafından. Hiç arzu etmediğimiz bir konu. Siyasetle, komple teorisiyle hiçbir alakası yok. Tamamen orada gelişen bir süreç. Sistematik, planlı dezenformasyonla iş odağından çıktı, Ali Koç'un etrafına geldi."
"Gösterin ya sözleşmeyi. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın imza attığı sözleşmeyi gösterin. Biz bir sözleşmeye imza atmışız ve buna uymamışız gibi gösteriliyor. Yok böyle bir şey. Sözleşme yok. Siz bir kurum olarak üçüncü partiyle yurt dışında sözleşme yapıyorsanız, onun da iki önemli paydaşı sahaya çıkacak takımlarsa dönüp bir de sen anlaşma yaparsın. O da yok. Sözleşmeyi de yazışmaları da merak ediyoruz. Keşke olmasaydı."